''Türkiye altın potansiyeli bakımından Güney Afrika'dan sonra ikinci sırada.'' Bu önemli açıklamanın sahibi Altın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz. Sayın Yılmaz'a göre Türkiye'de yaklaşık 4 bin 700 tonluk potansiyel de var. Bunun çıkarılması için ise yaklaşık 10 milyar dolar risk sermayesine ihtiyaç var.
1991 YILINDA YAPILAN MODELLEMEYE GÖRE 6 BİN 500 TON ALTIN CEVHERİ TESPİT EDİLDİ
Altın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, yaptığı değerlendirmede, Prof. Dr. Ayhan Erler'in 1991 yılında yaptığı modelleme çalışmasında Türkiye'de 6 bin 500 ton metal altın cevheri potansiyelinin olduğunu söylediğini anımsattı. Erler'in o günlerde tek başına 100 ton altın rezervine sahip yatakların olabileceğinden söz ettiğini kaydeden Yılmaz, "Kışladağ Altın Madeni bundan sonra bulunmuştur ki bu Sayın Erler’in görüşünü kanıtlar niteliktedir. Bu çalışmaya göre Güney Afrika’dan sonra dünyada altın potansiyeli en yüksek ikinci ülkeyiz" dedi.
382 TON ALTIN EKONOMİYE KAZANDIRILDI Sayın Yılmaz, bugün bu potansiyelin sadece 382 tonunun ekonomiye kazandırılabildiğini ifade ederek, "Görüyoruz ki güncel altın fiyatları dikkate alındığında ise 1500 ton cevherin daha rezerv olarak tespit edildiğini özellikle vurgulamak isterim. Önümüzdeki süreçte ise mevcut ekonomik koşullar altında geriye kalan yaklaşık 4 bin 700 ton potansiyel kaynağın belirlenmesi kapsamında gerçekleştirilecek arama geliştirme çalışmaları için yaklaşık 10 milyar dolar risk sermayesine gereksinim duyulacaktır" diye konuştu.
"TÜRKİYE, ALTIN SEKTÖRÜNDE DÜNYADA ENDER ÜLKELERDEN BİRİ" Altın madeni üretimi yapılan 18 işletmenin arama, geliştirme, inşaat ve benzeri süreçleri göz önüne alındığında bugüne kadar altın madenciliğinde 6 milyar dolarlık yatırım yapıldığına işaret eden Yılmaz, bu sayede 13 bin 200 kişiye doğrudan istihdam sağlandığını ve bu topraklardan çıkartılan altının karşılığında ise devlete 76 ton altına eşdeğer vergi ödendiğini belirtti. Yılmaz, dünyadaki 90 maden çeşidinden 70'inin Türkiye'de bulunduğunu dile getirerek, "Bu 70 çeşidin büyük çoğunluğu hali hazırdaki yaklaşık 8 bin maden işletmesinde ekonomiye kazandırılırken bunun sadece 18’i altın madenidir. Toplam 18 altın madeninin 3 tanesinde doğrudan altın üretilmemekte, altın diğer minerallerin yanında yan ürün olarak elde edilmektedir" ifadelerini kullandı.
''YÜZLERCE UZMAN YETİŞTİ'' Türkiye'nin altın potansiyeli yüksek olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Uluslararası standartlarda altın üretimi yapan işletmelere ve altın rafinerilerine sahibiz. Borsa İstanbul’da altının alım-satım ve ithalatını yöneten Kıymetli Madenler Piyasamız ve çok güçlü bir mücevher sektörümüz var. Altın madenciliğini, altın rafinasyonunu, mücevherat tasarımı ve işçiliğini ve pazarlamacılığın her aşamasını uluslararası standartlarda yapabilecek yüzlerce uzman yetişmiştir. Türkiye altın sektöründe ham maddeden nihai ürüne kadar üretim basamaklarının hepsini başarı ile tamamlamış dünyada ender ülkelerden birisi konumundadır" değerlendirmesinde bulundu.
"HEM TARIMIN HEM DE MADENCİLİĞİN BİR ARADA YAPILABİLECEĞİ KANITLANDI" Yılmaz, madenciliğin geçici bir faaliyet olduğunun hep göz ardı edildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Maden bittikten sonra maden sahası rehabilite edilerek yeniden doğaya kazandırılmaktadır. Kötü örneklerin yanında ülkemizde çok güzel uygulamalar da bulunmaktadır. Bunun en güzel örneklerinden biri yıllardır medyanın gündeminden düşmeyen Bergama Altın Madenidir. Bergama’da maden biten yerler rehabilite edilerek doğaya yeniden kazandırıldı. MADEN SAHASI REHABİLİTE EDİLİREK DOĞAYA KAZANDIRILIYOR Sayın Yılmaz ayrıca ''Binlerce zeytin ve çam ağacı dikildi. Maden sahası 20 yılda eskisinden daha fazla yeşil hale getirildi. Aynı şekilde İzmir’de Efemçukuru Altın Madeni sahasının etrafı modern üzüm bağlarına dönüştürülerek hem tarımın hem de madenciliğin bir arada yapılabileceği kanıtlanmıştır. Yatırım bekleyen yeni projelerin devreye girmesiyle ülkemizin yıllık altın üretimi, ekonomiye, istihdama olan katkısı artmaya devam edecek ve önümüzdeki yıllarda 50 tonun üstüne çıkacaktır." dedi.