İmza attığı birbirinden değerli ürünlerle dünyanın dikkatini üzerine çekmeyi başaran Türk kuyumculuğuna ilgi her geçen gün artıyor. Ustalarımızın verdiği eğitimlere de ilgi büyük. Filistin'den gelen Nasır ailesi de Mahreç Sanatevi'nde sadekarlık eğitimi almaya başladı. Hocaları ile İngilizce olarak anlaşan Nesrin Nasır ve iki cocuğu eğitimlerini tamamladıktan sonra Filistin'e dönerek kuyumcu dükkanı açmayı planlıyor. Nesrin Nasır eğitim için neden Türkiye'yi tercih ettiğini Kuyum Haber'e anlattı.
FİLİSTİN'DEN SADEKARLIK EĞİTİMİ ALMAK İÇİN GELDİLER Filistinli Kursiyer Nesrin Nasır Benim adım Nermin Nasır. Filistinliyim. İstanbul’a yeni geldik. Yaklaşık 3 gün oldu. Bu eğitimi almak için geldim. Kuyum sektöründe kendimi geliştirmek istiyorum. İnşallah bir kuyumcu dükkanı açacağım. Bu yüzden sadekarlık eğitimi alıyorum. Türkiye kuyumculuk sektöründe, takı imalatında ve değerli taşların işlenmesinde çok ileride bir ülke. İnternetten araştırarak Mahreç Sanat evini bulduk. Sorduğumuz herkes de burayı tavsiye etti. Çünkü burada yabancılar için farklı dillerde eğitimler veriliyor. Burada eğitim veren hocamızla İngilizce olarak anlaşabiliyoruz. Oğlum ve kızımla birlikte geldim. Çünkü onlar da bu eğitim alabilmek için çok meraklıydılar.
NERMİN NASIR'IN OĞLU VE KIZI DA AYNI EĞİTİMİ ALIYOR Filistinli Kursiyer Muhammed Nasır Adım Muhammed Nasır. Filistinliyim. Ailemle birlikte geldim. Eğitimin bugün ikinci günü. İki günde yeni şeyler öğrendim. Metalleri kesmeyi ve soğutmayı öğrendim. Bugün de lehim yapmayı öğreniyorum. Parçaları montaj yapmayı öğreniyorum. Bu eğitimi ilk defa alıyorum.
EĞİTİM ALMAK İÇİN DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN ÖĞRENCİLER GELİYOR Mücevher Ustası Hraç Arslanyan Biz kuyumculuğa dair aşağı, yukarı her eğitimi veriyoruz. Eğitimimiz ikiye ayrılıyor, atölye eğitimi, bunun içerisinde mıhlayıcılık, sadekarlık, cila var. Bir yandan da mağaza açacaklara eğitimler veriyoruz. Bir de tasarım eğitimimiz var. Çok farklı ülkelerden geliyorlar. Balkanlardan gelenler var. Avrupa’dan gelen var. Arap ülkelerinden, İran’dan gelenler var. Bir nevi bazen Birleşmiş Milletler gibi oluyoruz burada. Daha çok İngilizce ile temas halindeyiz. İngilizce dünyanın ortak dili oldu. Gelenlerin bir kısmı Türkçe de anlıyor. Netice olarak bu bir sanat olduğu için ortak bir lisan bulabiliyoruz. ''MURASSA SANATININ UNUTULMAMASI İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPIYORUZ'' Mücevher Ustası Hraç Arslanyan Murassa kıymetli bir objeyi yine kıymetli maden ve taşlarla süsleme sanatı. Maalesef kaybolmak üzere olan bir sanat. Bir yandan da onu yaşatmaya çalışıyoruz. Bunların en güzel örneklerini Topkapı Sarayı’nda görebilirsiniz. Kılıçlar var, kamalar var, silahlar var, tahtlar var, hoşaflıklar var. Buna benzer çok daha fazla örnekler var Topkapı Sarayı’nda. Tabi bu bir saray geleneği. Dolayısı ise bu sanat halk için değil sanat için yapılmış bir tarzdır. Bunu ayakta tutmaya çalışmak önemli. Pek ustalar da kalmadı maalesef bunları yaşatacak. Elimizden geldiğince, altının yükselmesi ve imalat aşamalarının yükselmesi tabi çok etkiledi bunu ama yaşatmaya çalışıyoruz elimizden geldiğince.
